15. Kosova, Prizren. Küçük Osmanlı İmparatorluğu.

Makedon sınırından geçip Kosovaya giriş yapıyoruz. 










Kosovada sınırda deli dumrul vari bir uygulama var.
10 euro verip bandrol alıyorsunuz. Biz de Türk kardeşlerimize katkımız olsun diye mecburen aldık :)













Navigasyonumuz bizi dağların arasından müthiş bir yoldan Prizrene ulaştırdı. Ancak dağdan aşağı yılan gibi kıvrıla kıvrıla inmek gerçekten adrenaline tavan yaptırdı :)

Resmen Artvin ya da Rizede yaylaya çıkıp, geri dönmek gibiydi. Ama doğa inanılmaz.. Bence değer.

Siz isterseniz başkent Priştine üzerinden de gelebilirsiniz.













Doğayla iç içe.. Aynen böyle :)
Muhteşem bir doğa ve dar bir yoldan ilerlemeye devam











İnsana gerçekten huzur veriyor manzara
İnişe geçiyoruz :)













Arabamızı şehrin içindeki bir garaja bırakıp
kendimize otel aramaya başladık ve sahibi Arnavut olan, güzel bir otelde odamızı ayarladıktan sonra hemen 

Prizreni dolaşmaya çıktık.
Burada Türk lirası geçiyor. Yanınızda varsa kullanın :)










Yol kenarındaki bu ilan tabelası dikkatimizi çekti, gidip baktığımızda, Müslümanlara ait ölüm ve mevlit duyurularının yapıldığı pano olduğunu gördük













Şehri ikiye bölen Bristça nehri yaz olması sebebiyle sakin 
sakin akıyordu















Bizim yıkılmaya makum ettiğimiz evleri, onlar aynen muhafaza etmiş...














Çarşı sakindi ve pek kalabalık değildi.
Gündüzleri genellikle turistler sokaklarda oluyormuş












Ortalık sakin :)











Eski çarşıda bu anıt heykelle karşı karşıya geldik. 
Şehirde, Arnavut bol ve bu yüzden Arnavut kahramanlarında heykel ve anıtları var.

90'lı yıllarda Balkanlarda yaşanan vahşeti herkes bilir.. İşte bu kahramanlar sırplar ve hırvatların saldırılarında şehit olanlarmış...










Çarşının ortasındaki çeşmeden su içilebiliyor.. 
Ne büyük bir nimet.. 















Arkadaki teyzelere gözümüz takıldı.
 Trakyada, Anadoludaki kadınlarımızdan
görünüş olarak hiç farkları yok.

Tipik Balkan insanı.














Eski çarşıda bu ufak ve eski binalarda çeşitli dükkanlar var





















Eski çarşıdaki 1700lü yıllarda inşa edilmiş Sinan Paşa Cami 













Tek minareli













Tika tarafından bakım ve onarımları yapılıyormuş













Prizrendeki sakinlik hayata da yansımış. Her dinin ibadethanesi var ve kardeşçe bir aradalar













Çarşıda turlarken, aklıma Fenerbahçe'nin Shaktar ile şampiyonlar ligi ön eleme maçı geldi. Nerede izlesek diye kendi aramızda konuşurken, bir çocuk yanımıza gelip oldukça düzgün Türkçesiyle: "abi gelin sizi derneğe götüreyim" dedi.

İlk başta şaşırdık. Çünkü farklı bir ülkedeydik ama anladık ki aslında hiç de yabancı bir ülkede değildik. 
Kosova'da yaşayanların büyük çoğunluğu, Evladı Fatihan denen, Osmanlı Balkanları fethettikçe bölgeyi Türkleştirmek için, Anadoludan, özellikle Karaman bölgesinden, göçebe ve yörüklerden, zorunlu olarak burada iskana tabi tutulmuş has Türkler. 














Sonra takıldık peşine ve nehrin karşı kıyısındaki Kosova Fenerbahçeliler Derneği, Prizren Şubesine geldik.

Burası aynı zamanda pizzacı olarak da hizmet veriyor













Buranın en güzel yanı sadece bir kere içecek için geliyorlar.
Bizdeki gibi zorla dayamıyorlar bardağı.
Fiyatlar ucuz. Biz birer eurodan, burada çok tercih edilen, 3 tane Schweppes Bitter Limon içtik :)









Maçı kazanamadık ama Kosovalı Türkler ve ilginç yorumlarıyla maçı izlemek çok keyifli oldu :)











Budur!!!!














Maçın ardından yine kendimizi Prizren sokaklarına attık













Sanki İstanbul Sultanahmette geziyoruz













Prizren gece gerçekten ayrı bir güzel 












Caddeler ful piyasa yapan arabalarla dolu.
Dıp tıs olayı orada da var :)
















Bistriça nehrinin üzerindeki Osmanlıdan kalma köprü
















İsmini bilmediğim bir kilise
















İlerleyen saate rağmen kalabalıkta azalma yok














Şu anda tadilatta olan Gazi Mehmet Paşa Hamamı















Yıllara meydan okuyor
















Camiler her yerden görülebiliyor
















Burası şehrin yeni olan ve Priştine tarafından gelinen kısmı















Sıkı tut anneni Teo, kaçmasın :))











İnsanlar akın akın turluyor, biz de kalabalığın içine karışıp
şehri gezemeye devam ettik.











Her açıdan süper poz veriyor Prizren :)












Caddeler kalabalık ama tertemiz..













Prizrende klasik görüntüyle karşılaşıyoruz .
Yurtdışında nereye gitiysek akarsuların tertemiz olduğunu gördük...
Şehrin ortasından bile geçse..














Partimiz bile var :)













Bim daha burlara gelmemiş, o yüzden hala minik mahalle
bakkalları dolu Prizren :)













Eski ama bakımlı Türk evlerini görmek ve izlemek
çok keyif verdi bize













Sıcak ve mütevazi bir mimari anlayışı.. Bizden ne de olsa..















Sokaklarda gezdikçe eski binaların gayet iyi 
korunmuş olduklarını gördük.









Sanki Anadoluda bir yerdeyiz :)
Amasyayı andıran bir havası var Priştine'nin.

















Her yerde tarihimizin izleri var

















Meşhur patatesçi amca :)











Gündüz boş olan caddelerde, gece insan seli bitmiyor
















Her sokakta, her köşe başında ayrı bir tarih, ayrı
bir güzellik mevcut.

















Nehir kıyısındaki yol boyunca inci gibi sıra sıra dizilmiş 
eski evler.












Ve The Önuçaks için kaçınılmaz gerçek: acıkmak :)
Artık yemek yeme zamanı gelmişti ve
hemen kendimizi meşhur Syla Restaurant'ın nehir
kıyısındaki masalarına attık.






Fiyatlar bize göre komik rakamlardı. Bizde o fiyatlara tavuk döner bile yenmez.. Yiyecek gerçekten Balkanlarda çok ucuz.


Başladık bir bir sipariş vermeye :)








Neffis koyun yoğurdu












Karışık ızgara













Biftek













Peynir rendeli kızarmış patates




Karnımızı bir güzel doyurduktan sonra, az ilerideki bir cafe'ye gidip cila attık :)






Tabiki keyif kahvesi...
Burada kahve cezvede geliyor, herkes kendi servisini yapıyor.






2015 yazındaki son durağımız olan Priştineden ertesi gün ayrılıp, Yunanistan, Makedonya ve Kosova'dan oluşan toplam 3500 km yol yaptığımız seyahatimizi bitirdik.

Darısı  buralara gitmek isteyenlerin ve 
bu satırları okuyanların başına :)


Hiç yorum yok:


The Önuçaks