Kavala gezimizi bitirip büyük bir heyecanla Drama'ya doğru yola koyulduk çünkü birazdan atalarımın yüzyıllarca yaşadıkları yerde olacaktık..
|
Kavala'dan Dramaya, Konya ovasına benzeyen dümdüz bir ovadan geçerek ulaşılıyor. Arkada görülen dağlar Rodop dağları ve arkası Bulgaristan. |
|
Bulgaristan'a giriş yapabileceğiniz Exochi gümrüğüne kadar devam ediyor yol. |
|
Sağdan tabelayı takip ediyoruz. |
|
Vee Drama'ya ulaştık. Şehir az ötemizde duruyor :) |
|
Drama :) |
|
Dramanın genel yapısı bir çok Yunan kentiyle aynı. Çok yüksek olmayan, beyaz renkli ve kocaman balkonlu evler hemen göze çarpıyor. |
|
Ve yine tüm Yunanistan'da olduğu gibi, gündüz saatlerinde sokaklar bomboş :) Nedeni tabi ki aşırı sıcaklık. Ancak akşamları herkes bu bomboş sokakları dolduruyor. |
|
Bu binanın mimarisi hangi toplum tarafından inşa edildiğini belli ediyor. |
|
Bu cadde boyunca biraz daha ilerleyip, sol tarafa döndük ve şehir merkezindeki Azize Barbara/ Agia Varvara parkın yanında bize bu gezimizde mihmandarlık yapacak sevgili Despoina Hanım'ı beklemeye başladık |
|
Parkta çeşitli tarihi eserler ve heykeller var. |
|
Azize Barbara parkının ve dolayısıyla şehrin de ortasından geçen Azize Barbara deresi. Parka da ismini veren dere. Yunanistan'ın her yerinde aynı manzarayı gördük. İster şehir dışında olsun, ister şehrin içinden aksın, dereler pırıl pırıl.. |
|
Etrafa kısaca bakındıktan sonra, Despoina hanıma ulaşmak için telefon aramaya başladım.
Biraz ilerideki bir cafeden telefonlarını kullanmak istediğimi söylediğimde barmen delikanlı hemen kendi cep telefonunu çıkarıp: "buradan arayabiliriz" dedi ve benim adıma Despoina hanımı aradı. Kendisiyle buluşma noktamızı belirledik ve kendisi kısa bir süre sonra yanımıza geldi. İnanılmaz yardım sever insanlar var Yunanistanda.. |
|
Despoina Hanımla birlikte kısa bir Drama turu attık. |
|
Fotoğrafta görülen kilise Osmanlıdan miras bir cami aslında. Özgürlük/Eleftheria Meydanı’nda. Osmanlı dönemindeki adı Eski Cami şimdi Ayos Nikolaos Kilisesi
Cami, ilk olarak Sultan 2. Beyazıt tarafından inşa edilmiş.
Gerek Yunanistan'da, gerek Türkiye'de dini yapıların kaderi bu.. |
|
Kilisenin yanındaki alanda bulunan cafe |
|
Ön cepheden görünüşü |
|
Dramanın sokakları |
|
Yolun sağ tarafındaki eski binalardan anlaşılacağı üzere bu cadde eski Türk çarşısı. |
|
Yine bu cadde de Türk çarşısıymış
|
|
Daha sonra aracımıza binip, meydandaki parkı esas girişinden geçerek gezmek için hareket ettik. Yunanistan'da bir çok şehirde Türk markası İstikbali görmek mümkün :)
|
|
Parkın girişinde bu cafe var. Park gezimiz bittikten sonra, Despoina hanımın ısmarladığı buz gibi içeceklerimizi içtik. |
|
Bu aşamadan sonra çok söze gerek yok.. Buz gibi bir dere. Şehrin göbeğinde kaynağı ve pırıl pırıl.. |
|
Yunanlıların doğaya bu kadar saygı duymaları ve korumaları kesinlikle takdire şayan bir durum.. |
|
Fotoğraf yanıltmasın, suyun içindekiler bitki. Pislik vs değil.. |
|
Doğallığı bozmadan, gezinti yolları yapmışlar. |
|
Serinlemek için buz gibi sulara girmiş çocuklar :) |
|
Ve en sonunda kaynağın çıkış noktasına ulaşıyoruz.Bu kalıntılar çok eski bir kiliseden kalmaymış.
Arka planda Dramalı Yahudi tütün tüccarı Herman Spirer'e ait, şehrin simgesi haline gelmiş, tütün deposu görülüyor. |
|
Bu fotoda günümüzde otel olarak kullanılan tütün deposu daha net görülüyor. |
|
Bizans/Roma döneminden kalma kilise kalıntıları |
|
Tütün deposu ve çevresindeki Türk evleri |
|
Buradan çıkan su, önce bu büyük havuza doluyor |
|
Ve devamında, bu bölmelerden gideceği istikamete yönlendiriliyor. |
Gezimizi tamamlayıp, başta bahsettiğim cafe'ye gidiyoruz.
|
Cafe'de Drama tarihiyle ilgili bir pano var. |
|
Türkçe tercüme edilmiş olarak da yazıyı okumak mümkün |
|
Ve kavurucu sıcaklarda buz gibi içeceklerimizi yudumlayarak bir nebze olsun içimizi ferahlatıyoruz :)
Bir sonraki durağımıza hareket etmek için sabırsızlanıyorum çünkü atalarımın 400 sene boyunca yaşadıkları ve Cumhuriyet döneminde, mübadele sonucu geride bıraktıkları köyümüz Kobalişta, yeni adıyla Kokkinogia'ya gidecektik...
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder